ADALET BAKANI BOZDAĞ HABER GLOBAL CANLI YAYININDA GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ 19.01.2023
BOZDAĞ: CUMHURBAŞKANIMIZIN ADAYLIĞI İLE İLGİLİ ANAYASAL, YASAL HİÇ BİR ENGEL YOKTUR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımızın 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçiminde aday olması Anayasal hakkıdır. Bunun önünde hiçbir Anayasal, yasal, engel yoktur. Anayasa’ya aykırı bir durum da yoktur” dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, Haber Global Televizyonu canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakan Bozdağ, seçim kanunuyla ilgili bir soru üzerine, seçimlerle ilgili önemli düzenlemelerin Anayasa’da ve seçim kanunlarında yer aldığını belirtti.
Bakan Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:
CUMHURBAŞKANIMIZIN ADAY OLMASI ANAYASAL HAKKIDIR
Sayın Cumhurbaşkanımızın 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçiminde aday olması Anayasal hakkıdır. Bunun önünde hiçbir Anayasal, yasal, engel yoktur. Anayasa’ya aykırı bir durum da yoktur. Burada aykırı olan bir şey var; muhalefetin menfaatine aykırı bir durum var ama Anayasaya aykırı bir durum söz konusu değildir. Çünkü Anayasa çok açık. Anayasanın 101. Maddesi yeniden yazıldı, tümden değiştirildi, seçimi düzenleyen 102. Maddesi de yürürlükten kaldırıldı. Anayasanın bu maddelerin yürürlüğünü düzenleyen Anayasa’daki ilgili yürürlük maddesine göre Anayasa’nın hem milletvekili seçimlerinin yapılması hem de cumhurbaşkanı seçiminin yapılmasına ilişkin hükümlerinin yürürlük tarihini birlikte yapılacak ilk parlamento ve cumhurbaşkanı seçiminin takviminin ilanı tarihi olarak öngörüyor. Çok açık.
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN BU SEÇİMDEKİ ADAYLIĞI İKİNCİ ADAYLIKTIR
İlgili kanunun 18. Maddesi şu anda Anayasa’nın yürürlükle ilgili kısmında da yer alıyor. Bu kanun ile Anayasa’nın 75, 77, 101 ve 102. maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine ilişkin takvimin başlandığı tarihte yürürlüğe girer diyor. Yani 101. Madde ve 102. Madde ne zaman yürürlüğe girer? Seçim takvimi ilan edildiği tarihte. O da yapıldı. Yani 24 Haziran 2018’de buna göre 101. Maddenin ilk uygulaması 24 Haziran 2018 Seçiminde yapıldı. İkinci uygulaması da inşallah bu Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçiminde olacaktır. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın bu seçimdeki adaylığı ikinci adaylıktır. Bir defa bunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum.
CHPLİLER O ZAMAN ‘OLMAZ’ DEYİP, ANAYASA MAHKEMESİNE GİTTİLER
Daha önce bilirsiniz Anayasa’da değişiklikle Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi kabul edilmişti. 2012’de Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak mevcut Cumhurbaşkanlarının bundan istifade edemeyeceği dair önceki Cumhurbaşkanlarının da bir değişiklik yapılmıştı. O zaman Cumhuriyet Halk Partililer olmaz dediler. Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler. ‘Cumhurbaşkanlığı görev süresi yedi yıllığına seçilir’ diyordu. Şimdi yeni düzenleme 5+5, 10 yıl bu sefer 17 yıl oluyor. Buna rağmen aldılar Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler. Dediler ki: ‘Hayır bu yeni bir hak doğuruyor. Seçilme hakkını siz kanunla kısıtlayamazsınız. Mevcut ve önceki cumhurbaşkanlarının iki defa daha seçilme hakkı vardır.’ Anayasa Mahkemesi bu kanun iptalini görüştü, değerlendirdi ve sonuçta karar verdi. Dedi ki mahkeme ‘Mevcut ve önceki Cumhurbaşkanları iki defa daha seçilme hakkına sahiptir.’ O zaman da seçim usulüyle seçilmeyle ilgili değişiklikler yapılmıştı ve ‘5+5, 7’de öyle var 17 yıl ve görev süresi 10 yılı aşamaz ama 17 yıl seçilebilir’ dedi Anayasa Mahkemesi. Onu derken de şunu söyledi. ‘Eğer, Anayasa koyucu mevcut önceki cumhurbaşkanlarının bu değişiklikten istifadesini engellemeyi düşünseydi istisnai bir hüküm koyardı. Derdi ki görevdeki ve önceki cumhurbaşkanları bu değişiklikten yararlanamaz. Anayasa koyucu bunu koymadığına göre Anayasa koyucunun muradı çok açıktır ki bu değişiklikten mevcut ve önceki cumhurbaşkanları da yararlanır.’
SEÇİLME ANAYASAL BİR HAKTIR, BU HAK HERHANGİ BİR KANUNLA GERİ ALINAMAZ
İkinci bir şey söyledi. O da şu seçilme Anayasal bir haktır. Bu hak herhangi bir kanunla geri alınamaz ve kişilere siz yeni yeni seçilme imkanları, hakları veriyorsanız bu onlar lehine olumlu gelişmelerdir. Kişiler için yeni haklar doğurur. Siz, bu hakları geri alamazsınız. Yeni haktan her vatandaş gibi görevdeki ve önceki cumhurbaşkanları da iki defa daha seçilme hakkından istifade eder.
ANAYASA’NIN VERDİĞİ YENİ BİR HAKTAN MAHSUP EDİLEMEZ
Üçüncüsü geçmişte bu hakkı bir defa kullandı diye gelecekte doğan iki ayrı hakkı kullanma hakkından da mahrum edemezsiniz. Çünkü bir hakkın geçmişte farklı bir sistem içerisinde kullanılmış olması gelecekte Anayasa’nın verdiği yeni bir haktan mahsup edilemez. Anayasa Mahkemesi içtihadı bu konuda Anayasa Mahkemesi geçmişte yapılan bu tartışmayı bitirmiş, kapatmış hem de CHP'nin başvurusu üzerine bu konuda karar vermiş. Kaldı ki bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu'nda da görüşüldü. Görüşme sırasında Anayasa Komisyonu Raporunda aynen şu ifadeler yer alıyor: ’Teklifin kanunlaşması ile 2 dönem seçilebilme imkanında bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce görev yapmış Cumhurbaşkanlarının görev dönemlerinin hesaba katılmayacağı tartışmasızdır.”
AZİZ MİLLETİMİZİN SEÇECEĞİ CUMHURBAŞKANI YÜRÜTME ORGANI DEVLETİN BAŞI OLAN CUMHURBAŞKANIDIR
Meclis Genel Kurulu’nda da Anayasa Komisyonu’nda da bu Anayasa değişikliği görüşülürken hiç kimse mevcut ve önceki Cumhurbaşkanları bundan yararlanamaz diye bir iddia dahi ileri sürmemiştir. Bir başka şey önceki parlamenter sistem dönemindeki Cumhurbaşkanı sembolik bir Cumhurbaşkanıdır. Halk tarafından seçilmiş olsa dahi yetkileri belli ve ortak kullanılan yetkiler, tek başına kullandığı yetkiler ise sınırlı yetkiler. Hukuki sorumluluğu hiç yok. Cezai sorumluluğu sadece vatana ihanetle sınırlı. Şimdi yeni sistemde Cumhurbaşkanı, parlamenter sistem dışında Cumhurbaşkanı’nın hukuki sorumluluğu tam. Yaptığı her işten hukuk önünde sorumlu. Cezai sorumluluğu da tam, yaptığı her iş ve eylemden hukuk önünde sorumlu, tam sorumlu oldu. Ayrıca şu andaki Cumhurbaşkanı yürütme organının sorumsuz kanadı Cumhurbaşkanı değil parlamenter sistemde diyo. Doğrudan doğruya yürütme organı olan Cumhurbaşkanı. Bizim 24 Haziran 2018’de seçtiğimiz Cumhurbaşkanı da, inşallah bu Mayıs ayında aziz milletimizin seçeceği Cumhurbaşkanı da yürütme organı devletin başı olan Cumhurbaşkanıdır. Çünkü biz yürütme organını doğrudan seçiyoruz. İlk defa Türk halkı bilinen Türk tarihinde yürütme organını doğrudan seçme hakkını 2017 Anayasa Değişikliğiyle elde etti ve 2018’de de kullandı. Bu hakkını ikinci defa kullanacaktır.
SEMBOLİK BİR CUMHURBAŞKANI SEÇMİYORUZ
Dolayısıyla bir sembolik bir Cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Yürütme organı olan, devletin başı olan bir cumhurbaşkanı seçiyoruz. Statüsü de tamamen değişti. Parlamenter Sistemdeki gözlükle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne biz bakamayız. Sanki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yokmuş, sistem değişmemiş, Parlamenter Sistem varmış gibi davranarak hukuku, o yana, bu yana eğip bükemeyiz. Bu fevkalade yanlış olur.
YÜRÜRLÜKTEN KALKAN BİR ANAYASA HÜKMÜNÜ, YÜRÜRLÜKTE OLAN BİR ANAYASA HÜKMÜ YERİNE UYGULAYAMAZSINIZ
Tabii burada bir başka konu Anayasa’nın 101. Maddesi yeniden yazılır. Bazı kavramların yani görev süresi 5 yıldır iki defa seçilir kavramlarının tekrarlanmış olması, bu yeni yazımda tekrarlanmış olması bu maddenin önceki madde olduğu anlamına gelmez. Çünkü madde tümden yeniden yazıldı. Tümden değiştirildi. 102. Madde de yürürlükten kalktı ve 101. Maddeyle birleştirildi oradaki bazı hükümler. Böyle olunca siz yürürlükten kalkan bir Anayasa hükmünü, yürürlükte olan bir Anayasa hükmü yerine uygulayabilir misiniz? Şimdi diyorlar ki, ‘yürürlükten kalkmış hükmü gelin, yürürlükte olan hükmün yerine uygulayın.’ Böyle bir şey olmaz. Yürürlükte olan hüküm belli. Cumhurbaşkanı 2 defa seçilme hakkına sahiptir. Yürürlüğü 2018’dir. İlk seçimi de 2018, ikinci seçimi de 2023’tür. Onun için burada bize göre hiçbir hukuki tartışma yok.
CUMHURBAŞKANIMIZIN SEÇİLME HAKKI ANAYASAYLA TEMİNAT ALTINA ALINMIŞ BİR HAKTIR
O yüzden de bizim Meclis’ten de seçimin yenilenmesi yönünde bir talebimiz de olmadı. Buna ihtiyaç yok. Çünkü Cumhurbaşkanımızın seçilme hakkı Anayasa’yla teminat altına alınmış bir haktır. Yorumla değiştirilemez. Ama 367 gibi hukuk garabeti peşinde koşanlar o Türkiye'nin çoktan değiştiğini de fark etmeleri lazım. Benim onlara tavsiyem şu. Tekrar söylüyorum. Cumhurbaşkanı’mızın adaylığı önünde Anayasal, yasal hiçbir engel yoktur.
2028’İ DÜŞÜNSÜNLER
Siz 2028’i düşünün. 2028’de yeniden aday olmasına imkan veren parlamento çoğunluğu sağlandığı takdirde yeniden aday olma imkanı da doğar. Anayasa o hakkı veriyor. Ama kendisi seçime götürürse olmaz. Ama belli ki muhalefet Sayın Cumhurbaşkanımız ile yarışmaktan çok endişe ediyor. Meydana çıkarsa bir kez daha göbeklerinin güneşi göreceğini hissettikleri için acaba buradan bir katakulle yapıp cumhurbaşkanı seçilmesine engel bir karar çıkarıp yolumuza, işimize bakabilir miyiz diye düşünüyorlar. Bir yandan itiraz etmeyeceğiz diyor. Ama ne kadar silahsız kuvvetleri varsa hepsine itiraz ettiriyor. Hepsini konuşturuyor, her gün yazdırıyor, televizyonlarda tartıştırıyor, her yerde konuşturuyor. O zaman bunların hepsi sana bağlı söyle. Madem senin niyetin o ben meydanda yarışacağım. Çık o zaman bel altı vurmak yerine meydanda yarışacağız, bizim böyle bir derdimiz yok, bizim adımıza da kimse konuşup bu konuda ahkam kesmesin diye açık açık beyanda bulunsunlar. Ama öyle bir beyanları yok. Çünkü onlar için için bunu istiyorlar ve böyle bir sonuç çıksın diye de gayret ediyorlar. Kendileri müracaat etmeyecekler ama emin olun müracaat edenlerin dilekçelerini kendileri yazıp imzalarını onlara attıracaklardır.
BURADA SÜRECİN BAŞLANGICI DEĞİL, SEÇİMİN TARİHİ ESAS ALINIR DİYEN YSK'NIN KARARI VAR
Seçimlerle ilgili önemli düzenlemeler hem Anayasamız da var hem de seçim kanunlarımızda yer almaktadır. Anayasa'nın 67. maddesinin son fıkrası der ki seçim kanunlarında yapılan değişiklikler 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Çok net, çok açık, tartışmasız. Ama bazıları buradan hareketle onun seçim tarihi değil de, seçim sürecinin başlangıcını kastettiğine dair değerlendirmeler yapanlar oluyor. Ama Anayasa çok açık. Seçim sürecinin başlangıcını kastetmiyor. Yapılacak seçimlerde uygulanmaz diyor. Yapıldığı tarihe göre bu hesaplama yapılır ve o tarihe göre bir yıl önce yapılan değişiklikler eğer 1 yılın öncesinde seçim yapılıyorsa orada uygulanmaz. Anayasamızın hükmü bu. Geçmişte de bu tartışılmış. Örneğin 2010 yılında seçim kanunlarında yapılan değişiklikler var. Bu değişikliklerden sonra da 2011 seçimleri yapıldı 12 Haziran 2011’de. O dönemde de bu YSK’nın gündemine geldi. YSK da tartışıldı. Oradan bir karar çıktı. O karar çok net bir şekilde ifade ediyor ben yanımda da getirdim. Orada 12 Haziran 2011 tarihi esas alındığında 298 ve 2839 sayılı kanunlarda yapılan değişikliklerin yürürlük tarihi üzerinden 1 yılı aşan süre geçmiş olduğundan, anılan kanunlardaki değişikliklerin uygulanmasına oy çokluğuyla karar veriyor. Şimdi buradaki üyelerden üçü de buna muhalefet şerhi yazıyor. Şu anda muhalefette olanların dile getirdiği husus bu muhalefet şerhini sanki YSK’nın görüşü Anayasaya uygun kanaat karar ya da kanunlara uygun gibi bir değerlendirme yapılıyor. Muhalefet şerhi yazan sayın üyeler de diyorlar ki işte 12 Haziran 2011 günü yapılacak olan 24. Dönem milletvekili genel seçiminde uygulanmaz diyor çünkü seçim süreci takvimi esas alınır diyor. Sürecin başlangıcı esas alınır. Burada sürecin başlangıcı değil, seçimin tarihi esas alınır diyen YSK’nın kararı var. Sadece bir tane değil. Bu konu değişiklikten sonra defalarca gündeme gelmiş, her defasında Yüksek Seçim Kurulu bu konuda kararını vermiş, tartışmayı kapatmış. Ama her değişiklikten sonra bu konuyu tekrar tekrar gündeme getiriliyor. Anayasanın 67. maddesinin lafzı çok açık. Ya demin de ifade ettim. Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz diyor. Seçim sürecinin başlangıcında takvimin ilanında demiyor. Seçimde uygulanmaz. O zaman bu 1 yıllık hesabı biz seçim tarihine göre mi yapacağız, yoksa seçim takviminin başlangıcına göre mi yapacağız, yoksa takvim içerisinde her seçim işleminin yapıldığı şeye göre mi değerlendirilecek? Tarihe göre mi değerlenecek? Bütün yorumcular ve YSK kararı bunun seçim tarihine göre belirlenmesi gerektiğini, hüküm altına almış. Aksi de düşünülemez. Neden düşünülemez o zaman şöyle olur, siz bir seçim yapıyorsunuz, seçime giderken seçim takviminin bir kısmında önceki kanunu uygulayacaksınız, işte bir kısmında süre doldu. Sonraki kanunu uygulayacaksınız. Bir seçimde 2 ayrı kanun, 2 ayrı usul, 2 ayrı düzen olmaz. İşin mantığına da doğasına ters bu çok açık, çok net bu konuda tartışma bizce yok, YSK zaten yok, noktayı koymuş. Bir yıllık süre seçimin yapıldığı tarihe göre belirlenir. Şimdi baktığınızda seçim kanunlarındaki değişiklikler işte nisan da yürürlüğe girdi. Seçim mayısla ilgili bir değerlendirme yapılıyor. Dolayısıyla her halükarda mayısta belirlenecek tarih 1 yılı aşan bir tarih olduğu için YSK’nın verdiği karar açık ortada, kesin karardır bunlar. O da ortada olduğu için seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler aynen uygulanacaktır. Kaldı ki bu hesabı yapanlara şunu da söylemek lazım, ne menfaatleri var bunda. Yani eğer dedikleri gibi takvime göre olursa bunların hesabı ne? Milletvekili hesaplama yöntemi değişti, uygulanmasın. Sizin dediğiniz gibi olduğu zaman zaten hangi mayısın, hangi tarihi olursa olsun bir yılı doluyor. O zaman otomatik uygulanacak, korktukları şey o. Bu uygulanmasın diye. Öte yandan barajı biz 7’ye indirmişiz. Şimdi bunların dediği olursa barajla ilgili kısımda işte yeni şey hazirana göre hesap ediliyor. Barajla ilgili kısımda uygulanmayacak. Pek çok değişiklik. Bunların menfaatine olan da olmayan da uygulanmayacak. Şimdi barajın uygulanmasını, barajı indiren uygulamayı, değişikliği uygulanmasını istiyorlar mı istemiyorlar mı? Yani baktığınız zaman bunların menfaatine de bir şey yok ama sadece buralara biraz şaibe düşürmek, gölge düşürmek, seçimle ilgili flu bir hava oluşturmak için başlatılan bir tartışma. Bu tartışmayı yapan herkes YSK’nın 2011 yılında verdiği 140 numaralı kararı hepsi çok iyi biliyor. Çünkü hepsinin seçim işleri başkanlıkları var. Bunların, çalışan uzmanları var ve burada bir tartışmanın olmadığını partiler biliyor ama kimi hukukçular bunlara vakıf olmayabilir, bunları bilmeyebilir. Akıl yürütmeyle, lafzi yorum üzerinden değerlendirme yapabilir. Onlar yanılabilir ama uygulama sabit. Burada bizce bir tartışma yok.
SEÇİM KARARI MUHTEMELEN MART AYI BAŞI GİBİ OLUR DİYE DEĞERLENDİRİYORUM
Şu anda onlar destek vermediğinde seçim kararı alınabilir mi? Alınabilir. Bu durumda seçim kararı alındığı takdirde, seçim takvimi neye göre başlayacak? Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununa göre başlayacak. Çünkü Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununda yapılan değişiklik çok açık bir şekilde diyor ki ‘Yenilenme kararı alındığı takdirde veya normal vaktinde yapıldığı takdirde cumhurbaşkanı seçimiyle, Meclis seçimi birlikte aynı gün yapılır. Eğer takvim normal zamanda yapılma şeklinde işliyorsa o seçimin yapılacağı günden geriye doğru 60. günü sayarsınız. Takvimi o günden geri doğru sayarsın’ diyor. 'Sonraki pazara denk gelecek şekilde takvim orada ayarlanır.' 'Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi kararı aldığı takdirde bu karar 48 saat içinde Resmi Gazetede yayınlanır. Resmi Gazetede yayınlanmasından itibaren 60. günü takip eden ilk pazar Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimiyle Cumhurbaşkanı seçimi aynı günde yapılır diyor.
Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu burada ikisinin birlikte aynı gün yapılacağını ifade ediyor. 'Seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde bu karar 48 saat içinde Resmi Gazetede yayımlanarak ilan olur. Bu kararın verildiği günden sonra gelen 60. günü takip eden ilk pazar günü Cumhurbaşkanı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi birlikte yapılır. O yüzden burada Milletvekili Seçimi Kanunu mu uygulanacak? Yoksa Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu mu uygulanacak? 90 günlük süre mi uygulanacak? 60 günlük süre mi uygulanacak tartışması yersiz bir tartışmadır. Kanun çok açık. Dolayısıyla Milletvekili Seçimi kanununda şu anda yazılı olan o süre ölü süredir. Artık o fiilen mülga hüküm haline gelmiştir. Onun hukuk aleminde sadece yazılı olması dışında icra edeceği hiçbir hüküm yoktur. Meclis de seçimi yenilenmesi kararı almış olsa gene burada açıkça yazdığı için birlikte yapılması gerekir. Bu açıdan bir tartışma yok.
Siz bakarsanız tarihe ona göre 60. günü takip eden pazar. Çünkü şu anda tarihle ilgili herkes bir değerlendirme yapıyor. Bir işaret aldık gibi de bakıyorlar. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız muhtemelen Mart ayında bu yönde bir karar alacağını ben de tahmin ediyorum. Yani gününü şu anda takdir ona aittir. Ama seçim kararı muhtemelen Mart ayı başı gibi olur diye değerlendiriyorum.
AYM'YE BİREYSEL BAŞVURU YENİDEN DÜZENLENECEK
Anayasa Mahkemesi Anayasa ve yasanın çizdiği yetki sınırını zorlarsa veya yorumla yetkisini genişletirse o zaman yargısal aktivizme doğru evrilebilir. Eleştirilere biz de katılıyoruz. İlk derece mahkemelerini ve Yargıtay’ı anlamsız hale getiren bir durum oluyor. Bireysel başvuruyla ilgili Anayasa Mahkemesi kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki kanunda bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Bakanlık olarak bunu çalıştık. Bazı hükümlerin yetki genişliğine kapı aralama durumu var. Bu kısımda değişiklik yaptığımız takdirde bu alanda işi biraz daha zorlaştırmış olacağız. Orada bir düzenleme yapma ihtiyacı var. Anayasa Mahkemesi ile de görüşerek, onlarla da istişare ederek önümüzdeki dönemde Meclis'e sevk edeceğimiz yasalardan birisi de bu olacaktır. Maalesef zaman zaman bu oluyor. Benim de Anayasa’ya, yasalara aykırı gördüğüm kararlar. Anayasa Mahkemesinin kararları eleştirilmez diye bir şey yok. Ben de bu kararları yetki sınırını aşan, yargı aktivizmine yol açan bir karar olarak değerlendiriyorum.
BAŞÖRTÜSÜNE ANAYASAL GÜVENCEYE ALINIRKEN UZLAŞMA ÇIKMASI BİZİM TEMENNİMİZDİR
Buraya gelirken Anayasa Komisyonu başkanımızı da aradım, görüşmeler ne aşamada diye, hala geneli üzerindeki görüşmeler devam ediyordu. Henüz bir noktaya gelmedi, orada bir uzlaşma çıkması bizim temennimizdir. Başörtüsü konusu çok büyük bedellere neden olmuş, devletimizin hukuk devleti vasfımızı örselemiş bir konu. Artık Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkması gerekir. Kılıçdaroğlu'nun kanun teklifi, bu süreçte faydalı olmuştur ama kanunla bu işi Türkiye gündeminden çıkarmak mümkün değil. O yüzden Anayasal güvence konunun Türkiye gündeminden kalıcı olarak çıkmasını sağlayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız da ‘Daha büyük bir güvenceyi Anayasal düzeyde sağlayalım’ dedi. Teklif verildi. Kılık kıyafet serbesttir, kanununa rağmen bunları 90'larda yaşadık, kanunda yazması hukuksuzluğa engel değil. O yüzden Anayasa'da yer alırsa tamamen kalkar, teklif de verildi, hem başörtüsü, hem de ailenin korunmasına ilişkin madde ile ilgili bir düzenleme var.
TEKLİF, KADINLARIN HAK VE HUKUKUNU KORUYOR
Hem başı açık hem de başı örtülü kadınların hak ve hukuklarını eşit düzeyde koruma altına alıyor. Sadece kadınlarla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Tartışmalara neden olmasın diye, dini inancı sebebiyle başın örtülmesi ve dini inancına uygun giyinmesi, peçe yok, ferace yok ama oradan farklı yorumlar yapılıyor. Anayasa ona izin vermiyor. Diyelim, terör örgütü paçavralarını giymek istiyor ama ona izin vermiyor. İkincisi de sadece kadınlarla ilgili, erkekler bu düzenlemenin dışında. Kadınların hak ve hukukunu koruyor, kadın lehine pozitif bir ayrımcılık içeriyor. Dünyanın her yerinde aileyi korumak birinci öncelik haline geldi, neslin muhafazası ailenin korunması ile mümkün olabilir.
SÖZLERİNİ TUTMAZLARSA NATO'NUN KAPISINDA BEKLEMEYE DEVAM EDERLER
İsveç de Finlandiya da Türkiye'ye düşmanlık eden ve terör eylemi yapan örgütlere kucak açan ülkeler. Finans, silah ve eğitim dahil ve terörist devşirme dahil her türlü destek veriliyor. O yüzden NATO üyeliği desteği de dahil net tavır konuldu. Eğer terör örgütlerine desteğinizi sürdürürseniz biz destek vermeyiz, dedik. Onlar da destek vermeyeceklerine söz verdi. Türkiye'ye uygulanan ambargoların kaldırılmasını da içeren bir mutabakat metni imzalandı, güçlü bir mekanizma da kuruldu, birtakım görüşmeler oldu, terör örgütlerini himaye konusunda sözlerin ötesinde bir fiile rastlanmadı. Ama bakıyorsunuz gereğini yapan bir adım, yok.
İsveç polisinin gözü önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yapılan saldırı, izin almışlar, terör eylemi içerisinde, bunu sadece seyrediyorlar. Savcı da bunda soruşturulacak bir şey yok, diyebiliyor. Biz de soruyoruz, samimiyseniz neden böyle yapıyorsunuz, terörle mücadele bakımından yasalarında da çok fazla eksiklik var, yasalarının ve polisin uygulamasının ve hükümetin tutumunun da değişmesi gerekiyor.
İNFAZ KORUMA MEMURLARIMIZIN ÖZLÜK HAKLARIYLA İLGİLİ ADIM ATACAĞIZ
7’inci Yargı Paketi’ kapsamında infaz koruma memurlarımızı ilgilendiren düzenlemeler var. Birisi, biliyorsunuz Bursa'da saldırı oldu, bir infaz koruma memurumuz şehit oldu, şehitlik haklarıyla ilgili sıkıntılar vardı. Şimdi infaz koruma memurlarımız bir terör saldırısında Allah korusun olmasın böyle bir olay ama oldu. Böyle durumlarda şehit olanların yakınları hangi haklardan istifade ediyorlarsa, onlar da faydalanacak. İkincisi de infaz koruma memurlarımızın özlük haklarının iyi olmadığını ben de biliyorum. İnfaz koruma memurlarımızın haklarını iyileştiren bir hazırlığımız da var. Maliye ile de görüşüyoruz. Oradan da onay aldığımız adımı atacağız.
KAMUDAKİ AVUKATLAR İÇİN DE DÜZENLEMELER VAR
Kamu avukatlarının sorunlarını yakinen biliyorum, orada da bir iyileştirme yapılacak. Sayın Cumhurbaşkanımız da kamu avukatlarının haklarının iyileştirilmesi konusunda kendisinin de talimatı var. Onunla ilgili de hazırlık var. Kamu avukatlarının özlük haklarında ciddi anlamda bir iyileştirme yapacağımızı bilmenizi isterim. Yargı paketinde o düzenlemeler de var. Maliye ile konuşulmadan bir şey yapamıyoruz, paketin içinde yer alacak inşallah.
SÖZLEŞMELİ PERSONEL YASADAN İSTİFADE EDECEK
Adalet Bakanlığında görevli sözleşmeli personelin hepsi, çıkan yasadan istifade edecek. Genel bütçeli idareler çok açık söylüyor, bütün bakanlıklarda çalışan sözleşmeliler, bu yasalardan istifade ediyorlar. Sosyal medyadan yazan her şeye itibar etmeyin, ifadelere bakmak lazım. Adalet Bakanlığının çalışanlarından sözleşmeli olanların hepsi çıkan yasadan istifade edecekler.